Gelir ve kurumlar vergilerinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek ve indirilemeyecek olan giderler ilgili kanunlarda belirtilmiştir.
Tazminatların vergisel boyutunu değerlendirmeden önce gelir vergisi ile kurumlar vergisi hakkında temel düzeyde de olsa bilgi sahibi olmakta yarar vardır. Şöyle ki;
Kurumlar Vergisi Nedir?
Kurum kazançlarından alınan, mükelleflerin bir takvim yılı boyunca kazandıkları safi kurum kazancına göre hesaplanan bir vergi türü olan kurumlar vergisinde adı geçen kurumun, tüzel kişiden farklı olduğu biliniyor. Sermaye şirketleri, kurum olarak kabul ediliyor. Şahıs şirketleri tüzel kişiliğe sahip olsalar dahi kurum olarak kabul edilmiyor.
Kurumlar vergisi, mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine nisan ayının 1’ ile 30’u arasında sunmak zorunda oldukları Kurumlar Vergi Beyannamesi ile beraber sunuluyor. Bunun dışında, anlaşmalı olunan bankalar aracılığıyla da ödeme yapılabiliyor.
Her mükellef vergi ödenmesi gereken kazancının tümü için bir tane beyanname veriyor. Özet olarak; mükelleflerin şubeleri, ajansları, alım-satım büroları, mağazaları, imalathaneleri veya kendilerine bağlı olan diğer işyerleri için ayrı ayrı beyanname verilmiyor. Belirtilen bütün bu iş yerleri ayrı muhasebe ve sermayelere sahip olsa da, mükellefin tek bir beyanname vermesi gerekiyor.
Kurumlar Vergisi Oranı
Mükelleflerin bir hesap dönemi içinde kazandıkları safi kurum kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisi, kurum kazancı üzerinden %22 oranında alınıyor.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan birinci maddeye göre kurumlar vergisinin konusu olan yani üzerine vergi konulan ve verginin kaynağını oluşturan ekonomik ögeler bulunuyor. Bunlar;
Gelir vergisi nedir?
Gelir vergisi; gerçek kişilerin yani hukukta hak edinebilen ve yetki kullanabilen kurumlaşmamış kişilerin gelirleri üzerinden alınan vergi türüdür. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.
Gelirin unsurları nelerdir?
Gelir vergisine tabi gelirler “Gelir Vergisi Kanunu”nda tanımlanmıştır. Buna göre gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:
Gelir vergisi için tam mükellefler:
Bu mükelleflerin Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler.
Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler dar mükellef sayılır ve sadece Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler.
Gelir vergisi beyannamesi nedir, nerede bulunur, ne zaman verilir?
Gelir vergisi beyannamesi gelirinizi gösteren ve verginin tarhının gerçekleşmesi için verilen beyannamedir. Gelir İdaresi Başkanlığı Web Sitesi'nin ilgili bölümünden beyannameye ulaşabilirsiniz.
Yıllık gelir vergisi beyannamesi izleyen yılın Mart ayının başından 25. günü akşamına kadar verilir. Gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan ibaret olması halinde izleyen yılın Şubat ayının başından 25. günü akşamına kadar verilir.
Gelir vergisi ne zaman ödenir?
Gelir Vergisi iki taksitle ödenir. Eğer gelir sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan oluşmuyorsa ilk taksit mart ayı sonuna kadar, ikinci taksit temmuz ayı sonuna kadar ödenir.
Eğer gelir sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan oluşuyorsa ilk taksit şubat ayı sonuna kadar ikinci taksit haziran ayı sonuna kadar ödenir.
Gelir vergisi nereye ödenir?
Mükelleflerin ikametgâhlarının bulunduğu vergi dairesi, iş yerlerinin bağlı bulunduğu vergi dairesi veya bankalar aracılığıyla ödemeler gerçekleştirilebilir.
Miktar |
Vergi Oranı |
18.000 TL'ye kadar |
%15 |
40.000 TL'nin 18.000 TL'si için 2.700 TL, fazlası |
%20 |
98.000 TL'nin 40.000 TL'si için 7.100 TL, (ücret gelirlerinde 148.000 TL'nin 40.000 TL'si için 7.100 TL), fazlası |
%27 |
98.000 TL'den fazlasının 98.000 TL'si için 22.760 TL, (ücret gelirlerinde 148.000 TL'den fazlasının 148.000 TL'si için 36.260 TL), fazlası |
%35 |
Herhangi bir harcamanın veya gider kaleminin mali karın tespitinde dikkate alınabilmesi için kanunda öngörülen bazı şartların sağlanması gerekir.
Yasa koyucu bir ödemenin gider olarak kabul edilebilmesi için belirli olmasını, belgeye dayanmasını ve işle ilgili olmasını zorunlu tutar. Bununla birlikte kanun hükmünde de gider çeşidine göre bazı şartlar öngörülmüş olabilir.
Zarar, ziyan ve tazminat ödemelerinde de bu durum geçerlidir. Söz konusu ödemeler, ilgili kanun maddelerinde belirtilen ve kanunun ruhundan anlaşılan özellikleri taşımaları şartıyla gider olarak kaydedilebilir.
Gelir Vergisi Kanununun 40. maddesinde, safi ticari kazancın tespitinde indirilebilecek bir gider olarak “işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilam veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar” da sayılmıştır. Ancak bu tür ödemelerin gider olarak kaydedilebilmeleri için taşımaları gereken birtakım özellikler bulunmaktadır.
ZARAR, ZİYAN VE TAZMİNAT ÖDEMELERİNİN GİDER OLARAK KAYDEDİLEBİLMESİ İÇİN GEREKEN UNSURLAR
Zarar, Ziyan ve Tazminat Ödemelerinin Gider Olarak Kaydedilebilmesi İçin Gereken Unsurlar aşağıdaki gibi olup detayları açıklanmıştır.
İşle İlgili Olması,
Mukavelename, İlam veya Kanun Emrine Dayanması,
Ödenmiş Olması,
İşletme Sahibinin Şahsi Kusurundan Kaynaklanmamış Olması.
a) İşle İlgili Olması
İşle ilgili olması” ibaresinden “kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi” ile ilgili olmasını anlaşılması gerekmektedir. Söz konusu ilişkinin varlığını ortaya koyabilecek temel gösterge ve ölçüler yapılan giderle (ödenen zarar, ziyan ve tazminatla) kazancın elde edilmesi veya idamesi arasında bir illiyet bağının bulunması ve giderlerin kazancın elde edilmesine yönelik olmasıdır. Zarar, ziyan veya tazminatın işle ilgili olması, işin gereğinden de kaynaklanmalıdır. Tazminat ödemesi ticari faaliyetin doğal sonucu olmalıdır. Örneğin, işletme sahibi, işle ilgili faaliyetini normal usul ve yöntemlerin dışında hileli, muvazaalı işlemlerle yürütürken tazminat ödemek zorunda kalmışsa, bu ödeme sözleşme veya ilam gereği de olsa işle ilgili olduğu halde gider olarak kazançtan indirilemeyecektir.
b) Mukavelename, İlam veya Kanun Emrine Dayanması:
Ödenen zarar, ziyan ve tazminat bir mukaveleye, bir ilam veyahut da bir kanun emrine istinat etmelidir.
İlama dayanan zarar, ziyan ve tazminat bellidir. Çünkü ilamda niçin ödeneceği ve ödenecek tutar kesin olarak belirtilmektedir. Kanun ya da sözleşmeye dayanılarak verilen mahkeme kararı (ilam) zarar, ziyan, tazminat ödemesinin dayanağı olmaktadır. Dolayısıyla kanuna, sözleşmeye dayanılarak zarar, ziyan, tazminat ödenmesi sulh yoluyla olabilir.
c) Ödenmiş Olması:
Söz konusu zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak kabul edilmesi yasa metninde ödeme koşuluna bağlanmıştır. Uygulamada ticari kazançlarda tahakkuk esasının geçerli olmasından hareketle zarar, ziyan ve tazminatların tahakkuk etmesi durumunda gider olarak kaydedildiği görülmektedir. GVK’ nun 40/3. maddesinde “ödenen” ibaresi yer aldığından fiilen ödeme gerçekleşmeden yapılacak gider kayıtlarının mali karın tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.
d) İşletme Sahibinin Şahsi Kusurundan Kaynaklanmamış Olması:
Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi sürecinde, mükellefin suçuna bağlı olarak doğmuş olan zarar, ziyan ve tazminatların ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.
Gelir Vergisi Kanununu 41/6. maddesine göre, ‘‘Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar gider kabul edilmemektedir. Yine Kurumlar Vergisi Kanununun 11/g maddesine göre ‘’Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri’’ ticari kazancın tespitinden gider olarak dikkate alınmamaktadır.
Bu noktada, uygulamada, tartışmalara ve karışıklıklara neden olan temel sorun, gider yazılabilecek zarar, ziyan ve tazminatın kaynağında yer alan manevi unsurun yani kusur unsurunun varlığıdır. Nitekim idarenin genel yaklaşımı, teşebbüs sahibinin kusurunun bulunduğu ödemelerin gider yazılamayacağı şeklindedir.
UYGULAMADA KARŞILAŞILABİLECEK ÖZELLİKLİ DURUMLAR
Yapılan bir iş sözleşmesinde bazı koşullarla yer alan tazminat ödemeleri:
Firmalar, iş gereği yapmış oldukları sözleşmelerde sözleşmedeki bir kısım hükümlerin ihlali, bazı nedenlerden dolayı oluşabilecek zararların telafi edilmesi durumlar nedeniyle tazminat ödemeyi kabul etmiş olabilirler. Bu durumda meydana gelen zararların ödenmesi sözleşmeye dayandığından gider olarak indirilebilecektir. Örneğin; bir taşıma şirketi müşterileriyle yaptığı taşıma sözleşmesi ile taşıma sırasında kaybolan malların bedelini tazminat olarak ödemeyi yükümlenmiş ise, kaybolan malların bedelini tazminat olarak ödeyecek ve dönem içinde ticari ya da kurum kazancından düşebilecektir. Ancak, sözleşme yoksa ya da sözleşme olmasına rağmen sözleşmede tazminat ödeme yükümlülüğü yoksa o zaman kaybolan mal nedeniyle ödenen tazminat ticari ya da kurum kazancından indirilemeyecektir.
İş kazası nedeniyle ödenen tazminatlar:
İş kazası sonucu ödenen tazminatlarda işverenin kusurlu bulunması halinde işverenin kusuru oranına isabet eden tazminat ödemeleri gider olarak kabul edilmemektedir. Bu konu ile Gelir İdaresinin 31/01/2007 Tarih 07.1.GİB.0.03.49/4914-228/ 8166 Sayılı Özelgesi aşağıda bulunmaktadır;
“Konu: Şirketinizde iş kazası geçiren bir işçi için Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı tarafından ............ İş Mahkemesinde açılan dava sonucu Şirketinizin %90 oranında kusurlu bulunduğu ve tazminat ödenmesi yönünde hüküm verildiği belirtilmiş olup söz konusu tazminat tutarının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı konusunda Başkanlığın görüşü sorulmaktadır.
Sonuç: Bu hükümlere göre, yazınızda belirtilen mahkeme karan uyarınca şirketiniz tarafından ödenen tazminatlardan, şirketinizin kusurlu olmadığı orana isabet eden tutarın Gelir Vergisi Kanununun 40 inci maddesinin (3) numaralı bendine göre gider olarak dikkate alınması mümkün olup, kusurlu olduğu orana isabet eden tutarın ise 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (g) bendine göre gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”
görüşü verilmiştir.
Kanun emrine istinaden yapılan ödemeler ile kanuna aykırı fiiller nedeniyle yapılan ödemeler:
Gider kaydedilen tazminat ödemelerinden birini de kanun emrine istinaden yapılanlar teşkil etmektedir. Bu noktada önemli bir ayrım, kanun hükmüne istinaden yapılan ödemenin, kanuna aykırı fiilden kaynaklanan ödemeden farklı olmasıdır. Örneğin, İş Kanununda belirlenen kıdem tazminatının ödenmesi kanun hükmüne göre yapılan bir ödeme niteliğindedir.
Ancak, kanuna aykırı fiiller nedeniyle ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar cezai mahiyette ödemeler olduğu için kazanç tespitinde gider olarak değerlendirilemez.
Bu konu ile Gelir İdaresinin 06/09/2011 Tarih B.07.1.GİB.4.16.16.01-KV-11-4-197 NoluÖzelgesi aşağıdaki gibidir;
“Konu: Mahkeme kararına göre ödenen faiz, mahkeme harçları, vekâlet ücretleri ile diğer icra ve mahkeme masraflarının gider olarak indirim konusu yapılıp yapılmayacağı
Sonuç: Şirketiniz tarafından Mahkeme kararına istinaden ödenmesine karar verilen faiz, mahkeme harçları, vekâlet ücreti ile diğer icra ve mahkeme masrafı tutarlarının Gelir Vergisi Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak kayıtlara alınması mümkün bulunmaktadır.”
İşletme çalışanlarının hatası nedeniyle üçüncü kişilere ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar:
Çalışanların hatası nedeniyle ödenen tazminat bedellerinin gider olarak kaydedilebilmesi için tazminat ödemesine neden olan fiilde işletme sahibi müdebbir bir tüccar gibi davranmış olmalı, sorumluluğunun gerektirdiği önlemleri almasına rağmen tazminat ödemesini gerektiren zarar ve ziyan oluşmalıdır.
Bu konu ile ilgili Gelir İdaresinin 25/03/2011 Tarih B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 8-198 NoluÖzelgesinde;
“Konu: İfa edilen para taşımacılığı hizmeti esnasında kaybolan/çalınan paralar için müşteri ile yapılan sözleşme uyarınca ödenen tazminatların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği.
Sonuç: Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan hüküm gereğince de sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde indirilmesi mümkün değildir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, çalınan veya kaybolan paraların gider yazılması mümkün olmadığı gibi ifa ettiğiniz para taşımacılığı hizmetinde kaybolan veya çalınan tutarların karşı tarafa tazmin edilmesi nedeniyle ödeyeceğiniz söz konusu tazminat tutarlarının kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”
Zarar, ziyan ve tazminatların gider yazılma zamanı:
İşle ilgili zarar, ziyan ve tazminatların gider yazılabilmesi ödenme şartına bağlandığından kesinleşmesine rağmen ilgili olduğu yılda ödenmeyenlerin gider olarak dikkate alınmasına imkân yoktur. Zarar, ziyan tazminatların ilgili (ait) olduğu yılda değil de ileriki yıllarda kesinleşmesi ve ödenmesi durumunda, ödendiği yılda gider yazılır.
Yurt dışı kişi ve kurumlara ödenen zarar ziyan tazminatlar:
Yurtdışı kişi ve kurumlarla ilgili gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu kişi ve kurumlarla ilgili işlemlerine ilişkin olarak herhangi bir şekilde zarar, ziyan ve tazminat ödemesi gerekebilir. Yurt dışına yapılacak bu tarz tazminat ödemelerinin, yurt içindeki ödemelerden farklı bir karakteri bulunmamaktadır. Ancak ödemenin yurt dışına yapılmış olması vergi denetim elemanları tarafından karşıt inceleme imkânını büyük ölçüde ortadan kaldırdığı ve şüphe uyandırdığı için belgelendirme konusunda dikkatli olunmalıdır. Yurt dışı ile ilgili tazminat ödemesinde, fiktif olma, ya da muvazaa kuşkusunun oluşmasını önlemek için, tazminata konu olabilecek mukavelenin gerek Türkiye gerekse karşı tarafın ülkesindeki hukuk kurallarınca tartışmasız bir şekilde geçerli olan resmi şekil şartlarını havi şekilde düzenlenmiş olması icap eder. Diğer taraftan, bu nevi ödemelerin yurt dışına transferinin yasalara uygun şekilde yapılmış olması şarttır.
Kıdem tazminatı karşılıkları:
Kıdem tazminatlarının gider yazılması konusunda Maliye gider yazılması açısından kıdem tazminatının fiilen ödenmesini öngörmektedir. Ödenmeyen kıdem tazminatları gider olarak kabul edilmemektedir.
Kamu düzenine aykırı fiiller dolayısıyla ödenen tazminatlar:
İşletme sahibinin kamu düzenine aykırı fiilleri dolayısı ile ödediği tazminat kanunen kabul edilemeyen giderlerdendir.
SONUÇ
Sonuç olarak, işle ilgili olmayan ya da işle ilgili olsa dahi işverenin kusuru nedeniyle ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar gider olarak ticari kazançtan indirilememektedir. Ayrıca, tazminatın gider gösterilmesi için ödenmesi ön koşul olup, sözü edilen kanunlara göre tazminatlar ödenmeden gider kaydedilemez.
Makaleme katkılarından dolayı Bengü BAYASLAN’a teşekkür ederim.
Günün Sözü: “İnsan sevgiyle, devlet vergiyle büyür.”
Av. Mehmet Batıkan BAYKOCA
Bu habere henüz yorum yapılmadı.